Edirne’de adalet var mı, yok mu sorusuna uzun yıllar cevap aramış durmuşumdur.Dik duruşları ile tanıdığım ve bildiğim birkaç adalet koyucunun dışında Edirne’de adaleti adeta arar olduk.
Bu akşam yaşadığımız ve köşe yazarımız Şükrü Benli’nin başına gelenlerin yarın öbür gün benimde başıma gelmeyeceğinin garantisini bana kim verebilir?İlla bir olayın vuku bulması mı gerekir? Birilerinin gelip bizimde 32 dişimizi elimize mi vermesi gerekir?Doğruları yazıyor ve dönen çarka çomak sokuyorsak bunun faturasını darp edilerek mi yoksa hakaretlere maruz kalarak mı ödeyeceğiz?Bunun cevabını arıyorum ve sizlere soruyorum?
Bu yaşanan olayın ayak seslerinin duyulduğu anlara dönmek gerekirse taşın nereden geldiğini fazla uzakta aramamak lazım!
Bundan iki ay önce Edirne Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi beni makam odasına çağırarak görüşmek istediğini söyledi. Odasına gittiğimde sıcak ve mütevazı bir havayla beni karşıladı.Laf lafı açtı ve benim bu yazıları neden yazdığım sorgusunu yapmaya başladı.Bir kaç açık teklifi oldu ve bu tekliflerini reddettikten sonra bana söylediği bir kaç söz dikkatimi çekti. Bana bir ay süre vermekten bahsediyordu! Verdiği süre içinde bir olayın tarafımdan yada Şükrü Benli imzası ile yapıldığını ispatlarsa bana ve Şükrü Benli’ye bunun hesabını ağır ödeteceğini, yok eğer biz yapmadıysak kamuoyu önünde çıkıp benden özür dileyeceğini söylemişti.Ne olduğunu sorduğumda ise “bak seninle şimdi bir aylık barış çubuğu imzalıyorum.Bir ay sorun yok demiş ve beni odasından tüm tekliflerine aldığı ret cevabı ile göndermişti.Tam makam odasından çıkmıştım ki sanki zamanlamışçasına ve beni teşhir edercesine başkanlık katında birileri önümü keserek “bu yazıları yazmaktan vazgeç.Ekmeğimizle oynuyorsunuz! Şükrü Benli bizi yazıp duruyor, bunlardan artık vazgeçin yoksa sizin için kötü olacak”demesi ve bu olayın belediye içinde yaşanması beni sarsmıştı. Yani kısacası Başkan Sedefçi içeride verdiği gözdağını dışarıda hemde başkanlık katında da verdirtmişti.
Aldığım bu tehditler karşısında olası bir durum yaşanırsa bunun sorumlularının bulunması yada önleminin alınması için soluğu Cumhuriyet Başsavcımızın odasında almıştım.Konuyu anlattım ve aldığım cevap “yapacak bir şey yok ispat olmadan bir şey yapamayız!” olmuştu.
Peki sayın savcım bakın işte olan oldu! Ne yapacağız şimdi? İlla benimde ağzım burnum mu dağılsın, illa sayın Benli tekrar mı dövülsün.Olanlar oldu ve aylar öncesinden gelen ayak sesleri bugün yaşandı.
Sıranın bende olduğunu adım gibi biliyor ve bu yazı sonrasında benimde susturulmak isteneceğimi çok iyi algılayabiliyorum ve sizlere açık şikayetimi dile getiriyorum.Eğer sizi aşıyorsa Adalet Bakanımıza çağrıda bulunuyorum! Adaletli bir Edirne istiyoruz.Adaletin eşitçe ve hakça uygulandığı bir Edirne istiyoruz.Başımız sıkıştığında kapısını çalacağımız önlem çağrımıza kulak verecek idareciler istiyoruz.Sopa yedikten sonra alınacak önlem istemiyoruz.
Bugüne kadar doğruları yazdığımız için alacağımız ceza bu ise ona da razıyız.Hiç olmazsa diğer yalaka basın takımı gibi Edirne’de her şeyi süt liman gösterip sahte manşetler paralı manşetler atmıyoruz.
Belediyenin onurlu personelini kamuoyu önünde onursuz yapanları deşifre etmek istiyoruz.
Dönen çarka çomak sokmak, oynanan oyunları bozmak istiyoruz.Tehdit kokan telefonlar, aracımıza verilen zararlar, posta kutumuza yada iş yerimize bırakılan tehdit mesajları almak istemiyoruz.
Sizlere gelince sayın Başkan! Siz zaten Adalet önünde hesap verdiniz vermeye de devam edeceksiniz! Siz işinizi bizde işimizi yapmaya devam edeceğiz. Lakin o lafları ben söylemedim derseniz laf akılda değil kağıtta kalır, derler ya benim mantığıma göre laf kayıtta kalır başkanım kayıtta…..