banner78
banner12

Bir olay olduktan sonra yorum yapan çok olur,bilende bilmeyende konuşur….Hani ağzı olanın konuştuğu bir toplumuz ya; o yüzden insanların bu kadar çok konuşması ve yorum yapması herkesin çok bilmesinden kaynaklanıyor.

Elbette yaşanılan ve kimsenin olmasını istemediği acı bir olay yaşandı.Sarayiçi alanında Adalet Kasrının hemen dibinde bulunan Fatih köprüsünden bir aracın Tunca nehrine muayyen bir saate düştüğünü ve içinde bulunan iki kişinin yaşamını yitirdiğini hepimiz biliyoruz.

Kaybolan kişilerin aranması, tahminlerin yürütülmesi teknik destekle yerlerinin tespit edilmesi takdire şayan bir hareket ve olması gerekende bu!Ancak gelin görün ki sonrası evlere şenlik…

Olay mahalline getirilen minik kepçe yardımı ile nehrin yatağının aranması,sonrasında DSİ’den gelen daha büyük bir kepçe ile köprü ayaklarının taranması ve dahası….

Hele yinen AFAD ekibinin çapa yardımı başta olmak üzere ahşap bir kazık ile suda arama yapması bu tür işlerde ne kadar eksik olduğumuzun bir göstergesidir.

Bir gazeteci olarak olay mahalline giderek yerinde yaptığım inceleme ile ilk yapılması gerekenin bir dalgıç yardımı ile suda arama yapılması olduğunu söylememe rağmen,suyun bulanık olduğu ve akıntının yoğunluğunun bahane gösterilmesi bir dalgıç olan şahsımı çok tatmin etmedi.Yani top taca atılıyordu….Suda aranan cisim ceset değil 1200 kg ağırlığında bir metal kütleydi.Bu aracı aramak için öyle çapa veya sopaya gerek yoktu.Elinizde bir metal detektörü olmuş olsa veya bununla arama yapılması gerektiğini düşünecek beyin olsa bu iş dahada hızlı olabilirdi.Kaldı ki; köprü üzerinden kontrollü salınacak bir ip ve bağlanacak olan dalgıç çokta sağlıklı bir şekilde dip taramasını yapabilirdi.Görüş mesafesi 10 ila 20 cm di ve hava açık suda aydınlık ve berraktı.Yani bildiğimiz çamurlu Tunca değil, daha temiz bir Tunca, ancak yoğun akıntısı ulan bir Tunca vardı.Balık adam ile kurbağa adamı ayırmak lazım.Üç tarafı nehirlerle çevrili bir kentte halen balık adam ve kurbağa adamımızın olmamasını anlamıyorum var olanında değerini bilmiyor ve akıllıca kullanmıyoruz.Gençlik Spor İl Müdürlüğü bünyesinde başarılı bir personel olduğunu biliyorum,EDAK gibi bir arama kurtarma derneğinde bu işin piri olana adamları biliyorum ama ne yazık ki o gün adamlar aranma gereği bile duyulmamış….Bağlarsın beline ipi,salarsın köprüden suya kurbağa adamı, on metre paralel gider çekersin,aynı hattı böyle çember daraltarak taratır ve o araca ulaşırdın.Ama yapmadılar…

Velhasıl Edirne Belediye Başkan Yardımcısı Ertuğrul Tanrıkulu’nu o gün bizzat arayarak durumu hiza ettim.Ve yeni haberi olduğunu çok şaşırdığını belirterek talebimi derhal yerine getirdi ve belediyenin personeli ile beraber detektör cihazını gönderdi.

Olay çok basitti.Belediye Su kanal müdürlüğünde yer altındaki su borularının tespiti için bir detektör olduğunu biliyordum.Alınması durumunda AFAD ekipleri tarafından suya kazık sokarak veya çapa yaparak aramadan daha etkili olacağını düşünerek detektörü istemiştim.Ertuğrul beyde pratikliğini bildiğim bir insan olarak “iyi akıl etmişsin derhal gönderiyorum”dedi ve 15 dakika içinde cihazı gönderdi.AFAD ekibi yaptığı arama ile su üstünden bot yardımı ile metal detektörün verdiği kuvvetli sinyal ile aracın yerini çok kısa bir sürede saptadı ve sonuca ulaşmayı başardı.

Bakın şimdi boşu boşuna harcanan zaman ve yapılan akıllıca bir hareketle olay çözülmüştü.Sıra aracın çıkartılmasına gelmişti.Oda evlere şenlik…Kepçe ile aracı çıkartmak dünyanın hiçbir yerinde yapılacak bir hareket değildir.İçinde ceset olabileceği düşüncesi ile hele yine şüpheli bir durum ortada varsa Savcının derhal olaya müdahil olması gerekmekte ve aracın Tekirdağ Emniyetinden getirilecek kurbağa adamları sayesinde halatlara bağlanarak çıkartılması sağlanmalıydı.Kepçe ile arama ve çıkartma işi külliyen yanlış ve hatalıydı.Kepçe operatörünün uyarısı dahi dikkate alınmamıştı.Adam “ben tarama yaparım ama kepçe araca çarpar ve zarar verirse ben onun araç olduğunu anlayamam zarar verebilirim” demişti.

Zaten öylede oldu.Araç sanki çarpmalı bir kazadan çıkmışçasına hasar görmüştü.Şimdi sorarım size? Bu aracı suya birileri ittiyse,yada bu arkadaşlara dışarıdan bir müdahale varsaydı, nerde deliller,ne oldu deliller? Yok….

Şimdi herkes işi havada çok sis vardı,yolu göremediler,köprü korkulukları yoktu diyerek varsayımlar üzerinde duruyorlar.Ama biz madalyonun öbür yüzüne bakalım…

Varsayalım ki;sis vardı ve yolu göremediler nehre böyle uçtular.Yahu köprü yan tarafında taşların üstü çamurlu ve aracın kaydığına dair hiçbir emare yok.Yani bu ihtimal olanaksız.Polisimiz her şeyden önce bu işi soruştururken bu araç çıktığında bu aracın vitesi boşta mıydı yoksa viteste miydi? Buna batkımı acaba? Aracın yolu göremeyip uçtuğunu düşünürsek bu aracın viteste olması lazım en az iki, en çok üç veya dördüncü viteste.El freni çekili mi değil mi?Çekiliyse ne kadar çekili?Yerdeki çamur izine bakılırsa araç nizami bir şekilde buraya gelmiş.Lastik izleri çok net ve temiz.Yani park halinde veya çok yavaş bir şekilde suya girdiği açıkça anlaşılıyor.

Araç eğer geri vitesteyse bu iki arkadaşın park halindeki araçlarının kaydığını hissettikleri ve çalıştırarak geri vitese takıp kurtarmaya çalıştıklarının en somut delilidir.

Şimdi adımız gibi emin olduğumuz duruma gelelim.Bu araç orada park halinde.Arkadaşlar Tunca nehrinin su seviyesi yüksek akıntısı hızlı olduğu için çıkan suyun sesini dinlemek için aracı buraya kadar yanaştırmışlar ve park etmişler.Son sürücü camı açık..Temiz hava,sessiz bir Edirne akşamı ve huzur….Bu çok doğal.Çünkü gece aracın orada saat 01:30 gibi park halinde olduğunu görenler var.

Ersen Nar ve Ahmet Akın isimli arkadaşlar buraya araçlarını çektiler.Orada birde 10 cm yüksekliğinde bir basamak var bunuda aşarak oraya yanaştılar.Konuştular,anlattılar, o sırada araç stop halinde ve belki el freni çok az çekili, zemin düz ve araç yavaşça kaymaya başladı.Farkına varana kadar iş işten geçti.Aracın motor kısmı önde olduğu için ilk olarak baş aşağı araç batmaya başladı.Ön sol camın açık olmasından dolayı araç çok çabuk su aldı ve batmaya başladı.Akıntının şiddetli olması,köprü gözünden geçen suyun debisinin yüksek olması aracın burnunun aşağı batması ile gözlerin içinde geçmesini hızlandırdı, hatta araç gözlerde bir süre bile takılı kalmış olabilir,çünkü araç çıkarıldığında her iki arkadaşın cansız bedenleri arka koltukta, arka cama yakın bir noktada, hava boşluğunun son olarak kaldığı noktada olduğunu gösteriyor ve ölüm anları mücadele verdiklerini açıkça gösteriyor.Aracın her iki koltuğununda yatık olması park halinde olduklarının bence delili.

Zaten bölgeyi çok iyi tanıyan ve bilen bu iki insan seyir halinde olsalar bile orada yol olmadığını çok iyi bilirler ve hızlarını düşürürlerdi.

Dediğim gibi eğer araç vitesteyse, evet uçtular.Geri vitesteyse aracın kaymaya başladığını anlayarak aracı çalıştırıp geri çıkmaya çalıştılar.El freni az çekik ise bu araç park halindeydi ve oraya kayarak düştüler.

Evet bunları anlamak, bunları tespit etmek için çok film seyretmeye,roman okumaya,polis yada dedektif olmaya gerek yok.Biraz akıllı olun,akıllı adımlar atarak mantıklı düşünüp,delil araştırsanız bu olayın böyle olduğu ortaya çıkacaktır.

Ha bir başka şüphe varsa zaten delil namına bir şey bırakmadınız onları da kepçe ile kararttınız demekten başka bir şey diyemeyeceğim.Allah Rahmet eylesin.Olan iki insanımıza oldu.Buda bize ders olsun…

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.