Edirne’yi tanımak yada tanıtmak için illa bir titrinizin olmasına gerek yok.Günümüz teknolojilerini veya sosyal medya ağlarını kullanarak yüz binlere,milyonlara ulaşmak mümkün.çekilen bir kare fotoğraf,yediğiniz bir yemeğin veya mekanın paylaşımı ve çoğalarak dağıtılması o anı veya mekanı yada şehri bir anda ilgi odağı haline getirebilir.
Başında söylediğim gibi illa bir titriniz olmasına gerek yok!Yaşadığınız şehri sevin yeter!...
Sözüm ona bir sürü dernek,sözüm ona bir sürü kurum temsilcisi ve sözüm gerçekten ona koskoca bir il müdürlüğü var. Adı da Kültür ve Turizm il Müdürlüğü….Bu müdürlüğün ve başında bulunan kişilerin her birinin aslında birer amacı var.Sıcacık mekanlarda veya üfür üfür esen odalarda ve o deri koltuklarda,bilgisayar ekranı karşısında sosyal medyada gezmenin dışında aslında asli görevleri “Edirne’yi nasıl tanıtırım?” olmalı.Allah’a çok şükür birkaç basit atraksiyonun dışında elle tutulur bir şeylerini görmedik!…Pof pof haberlerin ve bu haber içeriğindeki bildiklerimizin dışında inanın hiçbir şey yok…Elbette bütün personel için aynı şeyi söylemek mümkün değil…Gördüklerimiz bize yeter…Elinden aynası düşmeyeninden, odasından cigarasını tüttürenine kadar her birini arada sırada görüyoruz.
Buraya kadar eleştirimizi tatlı,sert yaptıktan sonra asıl konumuza giriş yapalım….
Dedik ya; Edirne’yi tanıtmak için adımızın başında bir şey olmasına gerek yok…Falan müdür,falan dernek başkanı gibi basit kimliklere ihtiyaç yok.Milyon dolarlık bütçelere yine hiç gerek yok.Yıllardır verdiği tanıtım mücadelesi ile bazılarının artık bıkıp usandığı,bazılarını ise takdir ettiği Edirne aşığı olan bir isimle bu koltuk sevdalılarını bir kıyaslama yapmak istedim.O’nu tanıyanlar tanıyor.Bilenler biliyor… “Meşhur Ciğerci Bahri…”
O’nu alsında meşhur yapan ciğerci oluşu değil; ki zaten ciğerci falanda değil.Amma isminin önüne gelen bu titri farkında olmadan Edirne tanıtımına akıl almaz bir katkı sağladı.Aslında bahri yılların garsonudur.Tecrübesi,asilliği,dik duruşu ve sempatik tavırları ile Bahri kimsenin yapamadığını yapmış ve bunu cebinden harcayarak,milletin ağzının kokusunu çekerek yapmış bir isimdir.Medyayı kullanmasını çok iyi bilen,kurduğu dostluğa dayalı ilişkiler sayesinde neredeyse her konuda uzmanlaşan bir isim olmuş Bahri…Dükkanı her an her dakika dolu dolu.Sabah çayı,öğlen yemeği,akşam sohbeti her zaman dolu geçen ve kapıları her daim açık olan biri Bahri.
2008 yılında delinin biri (Bahri) kuyuya bir taş attı…Çıkar mı çıkar!Dedi,koyuldu yola.Kapı kapı gezmedi TV’lere çıkmak için.O dönemlerde Niyazi Usta Bülent Ersoy’un programına çıkmış ve Edirne ciğerini tüm dünyaya duyurmuştu.Cebinde beş kuruş paraları olmadan, programda pişirilecek 3-5 kilogram dana ciğerini de borçla alarak ciğeri ve adını yüceltmişlerdi.Şimdi bazıları “biz meşhuruz diyorlar” ama önce Allah razı olsun demesini bilmek lazım….
500’den fazla TV programı,2 binin üzerinde ekranda boy gösterme ve yazılı,görsel medyada her gün yer almak kolay olacak işler değil.Hele yine parayla olacak iş hiç değildi! Evladı gibi sevdiği gazetecilerle,menfaat gözetmeden yapılan haberlerle bugünlere getirdi Edirne ve Edirne ciğerinin adını. “Kovalak” diyenler bile oldu…Ama o hiç alınmadı….En çokta Kovalak diyenler bugün onun sayesinde ekmek yiyor ve ciğer tavalarında ciğer pişiyor…Adına Beyazıt Sansı’ya şarkı besteletmek ve daha sayabileceğimiz bir çok konuda Bahri ağabey elinden gelenin çok ama çok fazlasını yapmıştı.Her gün bir başka kanalda sadece Edirne ciğerini tanıtmakla kalmadı, yerli turistin Edirne’ye akın akın gelmesini sağladı ve hala sağlıyor da…
Pekiii!...Koskoca İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve başındaki ağabeylerimiz ne yapıyor? Kocaman bir hiç….Sadece lak lak….Konulan bir iki büyük reklam tabelası,bastırılan sözde el broşürü (ki kopyala yapıştır bunlar) sonra kalk Edirne tanıtımı için şunu yaptık de…Yahu adam programa giderken adama destek oldunuz mu?Hayır…Peki araç verdiniz mi?Hayır,Peki sahip çıktınız mı? Hayır.Peki fikir alışverişinde bulundunuz mu?Hayır..Perki ne yaptınız? Kocaman bir hiç.
Var olanın üzerine bir şeyler koyabilmektir marifet.Selimiye,Üç Şerefeli,Eski Cami,Yıldırım Beyazit,Meriç Köprüsü,Meriç nehri,Tabyalar,Şükrüpaşa anıtı,Bademezmesi,Edirne tava ciğeri olmasa siz ne yapardınız çok merak ediyorum?...En iyisi mi turizm elçisi olarak lanse edilen bu minik bedenli,koca yürekli adama destek olun gerisi zaten olur.hani bir laf var”Gölge etme başka ihsan istemem”işte tam da o noktadayız….