Yok yok yeni başlayan bir tv programı falan değil…
Hani şu son haftamıza damgasını vuran ve birçok kanser hastasının önünü açan ve bir farkındalık yarattığı için insanların gönlünde taht kuran Dilek Özçelik adında bir kızımızdan bahsetmek istiyorum sizlere.
İlaçlarını bulamadığı gerekçesi ile çaresizliğin verdiği hırsla kendini bir anda Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın önüne atan Dilek,yaşadığı sıkıntılı süreci anlatmasına rağmen Bakan Bayraktar eline biraz para tutuşturmuş ve başından savuşturmuştu.Bir gazeteci olarak bu anı görüntülemiş ve diğer arkadaşlar gibi Bakan Bayraktar’ın peşinden gideceğime habercilik anlayışı ile bu kızın adını,soyadını öğrenecek ve konuşursa röportajımı yapacaktım.Ve öylede yaptım da…
Kızın kim olduğunu,ne olduğunu,derdini,okuduğu okulu ve benzeri bilgileri öğrenerek röportajımı yapmış ancak kızın söylediği “parayı geri vereceğim”sözünü bir kenara not almıştım.İşte haber bundan sonra cereyan edecekti.Ve öylede oldu.Selimiye camine namaz kılmaya giden Bakan’ın çıkışını beklemek üzere bu noktaya geldi.
Çok sayıda polisin,Bakan korumasının bakışları arasında kız beklemeye başlamış ve daha kötüsü de bir polis memuru ile bir emniyet amirinin durumu anlamasına rağmen Bakana veya danışmanına,korumalarına aktarmaması ,ise yaşanacak süreci adeta bir kader gibi belirlemişti.
Tam anlamıyla bir güvenlik zafiyeti olduğunu vurgulamak isterim.Eğer korumalara bu durum anlatılsaydı ve Bakan bilgilendirilseydi bu süreç böyle olmayacaktı.
Dilek Bakanın çıkışı ile durumunu anlatmak adına yaptığı bir hamle ile rahatça yaklaştı ve sorunu anlattı.Parayı geri verdi, tabir yerindeyse lafını da gediğine koydu.
Bakan çaresiz,üzüntülü ve canı sıkılmış bir şekilde durumu anlamaya çalışırken kimsenin konudan haberi olmaması ve durumu bilmemesi bir başka çaresizliği gözler önün sermiş ancak Bakana o an durumu sıcağı sıcağına anlatarak bilgilenmesini sağlamıştı.Bakan adeta yıkışmış ve dahada üzülmüştü.Bulunması ve gerekenin yapılması için Vali Duruer’e talimat vermiş ve sonrasında her şey Dilek kızımızın lehine işleyecek şekilde başlamıştı.
Olaya Sağlık Bakanının bizzat kendinin el atması ile Devlet seferber olmuş ve gereken yapılmaya başlanmıştı.
İşte tam o süreçte siyasi şov amaçlı bir hareket gelişmeye başlamış ve CHP li Recep Gürkan Dilek kızımızın ilaçlarını (ki bu birkaç kutu) bunların temini yolunu seçerek Yunanistan’dan yani yurt dışından getirilmesi yasak olmasına rağmen getirtmişti.
Basına da konu haber verilerek bundan iyi reklam olmaz düşüncesiyle ilaçlar Dilek’e bazı kişiler tarafından teslim edilmişti.Boy boyda fotoğraflar verilerek…
Evet sayın Gürkan’a sormak isterim? Yurt dışından yasak olmasına rağmen bu ilaçları neden getirttiniz? Bu ilaçlar ülkemizde varken komşu ülkenin kapısını çalarak neden Yunanistan’ın tercih ettiniz?
Kaldı ki bu ilaçların getirilmesi ve izlenmesi gereken yolları çok iyi bilmenize rağmen pazardan elma armut alır gibi ellerinizde sallayarak neden şov amaçlı getirdiniz?
Siz yıllarca bu üniversitede Genel Sekreterlik yaptınız.İlaç nasıl gelir,nasıl alınır bunu çok iyi bilenlerdensiniz.Yani pek bir şey demeyeceğim.
Kaldı ki artık Milletvekilisiniz.İnsanları böyle yurt dışına özendirteceğinize Meclis kürsüsüne çıkıp neden haykırarak Sağlık Bakanlığına bunun hesabını sormadınız?Ama neyse güzel bir şov yaptınız ve Dilek’te zaten son noktayı şu sözlerle koydu. “Sağlığın siyaseti olmaz.Bu yüzden herhangi bir çaba içine giren insanlardan anlayış bekliyorum.Lütfen bu hassas konu üzerinden gidilmesin farklı amaçlar güdülmesin.Hem ben hemde benim gibi bir çok insan hasta.Rica ediyorum ve herkesten anlayış bekliyorum”demesi sizce çok şeyi anlatmıyor mu?
vekilimize laf söyletmem. iyilik yapmanın neresi şov. sırf eleştirmek için eleştirmeyiniz lütfen